Pürdikkat

Pürdikkat: Odaklanma Becerisini Nasıl Yitirdik, Nasıl Geri Kazanabiliriz?

(Deep Work: Rules for Focused Success in a Distracted World)

Book

Geçenlerde ofiste sessiz sedasız çalışan arkadaşıma bir şey soracakken yoğun çalıştığını görünce “deep work mü yapıyorsun?” diye seslendim(evet başka bir soru sormuş oldum). Tabi bu tabir hakkında bir bilgim yoktu. Daha sonra bunu araştırınca böyle çalışma türü olduğunu öğrendim. Bunun hakkında bir şeyler okumalıydım ve “Pürdikkat” kitabını buldum. Kitabı okuyup beğendim ve kısa bir yazı yazmak istedim.

Dikkat süremizin neredeyse saniyelere düştüğü bu zamanda vaktimizi boşa harcadığımızı ve başarılı olmanın yolunun yoğun şekilde, dikkat dağıtıcı unsurlardan kaçarak ve disiplinli olarak çalışmamız gerektiğinden bahsediyor.

Bazı Notlar

Dikkat Dağıtıcı Unsurlardan Kaçmak

Kitabın girişinde, yazar ve akademisyenlerin, bir süreliğine dış dünyayla bağlantılarını kopararak ve dikkati dağıtacak unsurlardan uzaklaşarak, son derece verimli bir çalışma ortamı yarattıkları ve bu sayede olağanüstü bir üretkenlik sergiledikleri belirtiliyor. İster kitap yazarı olun, ister yazılım mühendisi ortaya çıkarılması gereken güzel bir iş için yoğun bir çalışma şart olduğunu düşünüyorum.

Masa başı işlerde çalışanlar için e-postalara bakmak herkes için bir zorunluluk. Ancak e-postalara bakmak, internette biraz sörf derken zaten yapacağımız işe ayırdığımız dikkatinizi toplamak çok zor oluyor. Hepimizin deneyimlediği şeylerden biri “bir bakıp çıkacağım” dediğimiz sosyal medya sitelerinde kaybolan saatlerimizdir. Bu gibi dikkat dağıtıcı unsurlar ile yapacağımız iş hem uzuyor, hem de ortaya güzel bir iş çıkmamış oluyor.

Açık Ofis

Ofis

Artık neredeyse kapalı ofislerin kalmadığı bir dünya da yaşıyoruz. Açıkcası benim de tercihim her zaman açık ofis olmuştur. Sebeplerinden biri çalışanlar arasında iletişimin daha kolay olduğunda verimin arttığını duymuştum. Açık ofislerin amaçlarından biri de farklı işlerle uğraşan insanların birbiriyle iletişime geçerek inovasyona davetiye çıkarmak olduğu söyleniyor. Ayrıca kapalı ofisler bana sanki dünyaya kapanmış ve sıkıcı geliyordu. Ama birazda ihtiyacımız olan bu gözüküyor. Kapalı ofis ile insanların daha az gürültü ve dikkat dağıtıcı unsurların olmadığı için odaklanmayı kolaylaştıran bir yapısı var.

Pürdikkat Çalışmak

Tabiki bu şekilde çalışmanında bazı limitleri var. Yani günde 8 saat yoğun şekilde çalışmakta çok mümkün veya sürdürebilir değil gibi gözüküyor. Kitaptaki bir çok örnekte günde 3-4 saat yoğun şekilde çalışmanın etkisinin çok büyük olduğu ortaya koyulmuş. Örneğin bunu sağlayabilmek için 1 saat çalışıp bir ara verdikten sonra tekrar 1 saatlik yoğun çalışmanıza geri dönebilirsiniz. Yoğun çalışma bittikten sonra geri kalan işlerinize geri dönebilirsiniz. E-posta yazmak vs. gibi.

Bu disiplini sağlamak tabiki ilk başlarda çok zor olacaktır. Çünkü günümüzde dikkat seviyesi iyice düşmüş durumda. Yukarı, aşağı kaydırarak veya 2x de izlenen videolar sayesinde hiç bir şeye düzgün odaklanamaz olduk. Açıkcası eskiden 3 saatlik filmleri bile bir oturuşta izlerken şimdi 2 saatlik filmleri bile takip etmekte zorlanıyorum.

Sosyal Medya

Bizi sürekli meşgul eden şeylerden kaçmaktan bahsetmişken tabi ki sosyal medyayı unutmayalım. Sosyal medya can sıkıntısına birebir, bazende can sıkıntısına sebep. Ancak yapacağımız işler için bir düşman. Devamlı farklı konular hakkında kısa bir şeyler okumak beynimizin bir daldan diğerine atlaması gibi bir şey. Bu da hem dikkatimizi toplamamıza olanak vermiyor, hem de vaktimizi çalıyor. Eğer üretkenliği ön planda tutuyorsanız sosyal medya da kaçmanız gerektiği su götürmez bir gerçek.

Kitaptaki Bazı Cümleler

“Büyük yaratıcı zihinler sanatçı gibi düşünür, ancak bir muhasebeci gibi çalışır.”

Bunu çok isabetli bir cümle olarak görüyorum. İş hayatını da hep bu düşünce ile yaşamaya çalışıyorum. Kitap yazabiliriz, kod yazabiliriz veya tasarım yapabiliriz. Belki bu işler ilham perisi, motivasyon isteyen şeyler gibi gözükse de bir sanayiye hizmet ediyoruz gibi algılanmalı. Ve sanayi üretim gerektirir. Onun için ortaya bir şey çıkarmak istiyorsak can sıkıntısına takılmadan, ilham perisini beklemeden yoğun bir şekilde çalışmak gerekiyor. Başka bir tabirle nazlanmadan, şikayet etmeden kafanıza koyduğunuz şeye odaklanıp sonuç üretmek gerekiyor.

“En değerli anlar, genellikle kişinin zor ve mühim bir işi başarmak için harcadığı istemli çaba esnasında bedeninin veya zihninin sınırlarını zorlamasından doğar.”

Bir arkadaşım Akış: Mutluluk Bilimi diye bir kitap okuduğundan bahsetmişti. Daha okuyamadım ama bu cümleyi okuduğumda o kitap aklıma geldi. İnsan yaptığı işte akışı yakalaması gerçekten o anı çok değerli kılıyor ve işi yaparken veya sonunda tatmin hissi yaşanıyor. Peki bu akışı nasıl yakalayabiliriz? Akış o işe verdiğimiz dikkat ve yoğunlaşma sonucu ortaya çıkacaktır. Herkesin akışı yakalayabildiği işler yapmak nasip olsun 🙂

Son Bir Not

Bu çalışma şeklini kazanmak tabi ki öyle kolay değil. Bir alışkanlığa çevirmek gerekiyor. Ancak bu sadece istemeyle değil bir disiplinle mümkün olabilir. Bunu vücudumuzda çalıştırdığımız kaslarımız gibi devamlılık sağlayarak beynimizi bu konuda güçlendirmeliyiz. Güçlendikçe daha fazla odaklanarak üretkenliğimizi üst seviyeye taşımak mümkün gözüküyor.

etiketler

books